Basında Şenay Lambaoğlu

İnsanlığımızı unutmayalım diye

Hürriyet | Kültür Sanat, ERAY AYTİMUR  |  07.06.2018
FOTOĞRAF: MEHMET TURGUT


İnsanlığımızı unutmayalım diye

Şarkıcı, söz yazarı ve besteci Şenay Lambaoğlu tırnaklarıyla kazıyarak kat ettiği zorlu yolun önemli bir dönemecinde dördüncü albümü ‘Rüyalarıma Gir’i dinleyicilerine sundu. Hem de ilk göz ağrısı Ada Müzik etiketiyle... Cazla olan bağını yitirmeden her seferinde yeninin peşine düşen Lambaoğlu ile olgunluk dönemi ürünü olarak nitelediği albümünü konuştuk.

İlk üç albümüne kategorik olarak caz dedik ama bu albümde farklı bir noktadayız. Yine caz müzisyenlerince düzenlenmiş, birkaç istisna konuk dışında, yorumlanmış ama kendini yeniden tanımlıyorsun. Bu niyetlendiğin bir şey miydi, süreç içinde mi gelişti?
‘Rüyalarıma Gir’ önceki albüm süreçlerinden daha maceralı başladı ve öyle devam etti. Kendi içimdeki arayış doğal olarak yaptığım işe de yansıdı. Anlattıklarım, enerjim ve tüm duygularım değişirken yaptığım müzik aynı kalamazdı. Kendimi ifade ederken kurduğum en rahat iletişim biçimi olan caz müziğinin korunaklı kollarından birazcık uzaklaşmak, kalıplarımdan biraz taşmak, tekrara düşmeden ve çok da düşünmeden müziğin akışına, doğasına bırakmak istedim. Dünyada tüm disiplinlerin iç içe geçtiği, ezberlerin bozulduğu bir düzene doğru yürüyoruz ve bu artarak devam ediyor. Müziğimi sınıflandırmadan ve fakat var olana bir alternatif ses ve nefes olarak durabilmek istedim.
Deminki soruyla bağlantılı olarak şu noktayı da es geçmemeliyiz. Mesela ‘Ah Ne Hoş’, biraz tango biraz flamenko göndermesi yaparken araya piyano solo bir giriyor ki cazla olan bağlantının kopmadığını duyabiliyoruz. Düzenlemeleri yapanlar da sonuç olarak caz kökenli müzisyenler olduğuna göre diğer türler arasındaki dengeyi nasıl kurdunuz?
Birbirinden yetenekli üç müzisyenin şarkılarıma katkısı çok büyük. Tolga Bedir, Adem Gülşen ve Kaan Bıyıkoğlu, albümün dokusunun oluşmasında tam da duymayı hayal ettiğim seslerle ördü şarkıları. Gerçek anlamda şarkılara ve sözlere hizmet edecek düzenlemeler yapıldı. Caz müziği kökenli olmamız ortak bir dil oluşturmamızı sağladı. Müzikte cazla bağımızı koparmayı değil içimize daha farklı renkler de katmayı istedik. Bu bakımdan yine caz müziğinin su gibi farklı, bambaşka zeminlerde nasıl zenginleşebildiğine şahit olduk. Sonuç olarak popüler müzik türleriyle barışık bir albüm ortaya çıktı. Şenay Lambaoğlu
Albümde birbirinden değerli müzisyenin emeği var ama bazı isimlere ters köşe geldikleri için ayrıca değinelim; Korhan Futacı, Sedef Erçetin, Erdinç Şenyaylar ve Derya Türkan çok karakteristik müzisyenler oldukları için yer aldıkları parçalara deyim yerindeyse imza atmışlar. Bu isimler nasıl belirdi?
arkıların hissettirdikleri ve ihtiyaçlarıyla ilgiliydi. Şarkıları yazarken bu enstrümanların olmasını tasarlamıştım ve alanının en iyileri olarak gördüğüm bu şahane isimlerle bir araya gelmek albümü çok zenginleştirdi. Farklı duygu durumlarımı, renklerimi çok güzel anlattı Korhan, Sedef, Erdinç ve Derya. Her birinin önünde saygıyla eğiliyorum. Tüm o yeni sesler ve titreşimler bana yepyeni dünyaların kapılarını araladı. İlham ve cesaret verdi. Şimdiden bir sonraki projemin tohumlarını atmış bile olabilir.
İşin bütününe bakınca da kalabalık bir kadro var ama kaydın çok kısa sürede tamamlandığını biliyorum. Hangi arada prova aldınız, kaydettiniz?
Şarkıları dinleyenlerin bunun bir olgunluk albümü olduğu konusunda ortak bir görüşleri var. Sanırım ben de gerek yazdığım şarkı sözlerinde gerekse bestelerimde kendimi daha doğru ve yalın anlatmaya başladım. Bu da müzikal bir bütünlük oluşturdu albümde. MİAM stüdyolarında 2,5 gün gibi kısacık bir sürede kayıtlarımızı tamamladık ki buna vokal kaydı da dahildir. Hazırlık aşamasında ise oldukça titiz davrandık diyebilirim. Erim Arkman miksi, Cem Büyükuzun masteringi yaptı. İki farklı davulcu; Ekin Cengizkan ve Erdem Göymen ile iki farklı basçı Matthew Hall ve Caner Üstündağ yer aldı. Çok farklı müzikal dokunuşlar içinde ortaya güzel bir şeyler çıkardığımız düşünüyorum.
Sözler genel olarak çok olumlu ve son birkaç yılının bütün duygu yansımalarını parçalarda hissediyoruz. Bu yönden bakınca, artık kendini daha mı özgürce ortaya koyuyorsun?
Evet, mesela albüm kapağına ilk baktığımda ben de hislerini ortaya koymakta çok daha özgür, kendinden emin bir kadın görüyorum. Mehmet Turgut da fotoğrafları çekerken bunu çok doğru yakaladı. Bir şeyler üretirken kaygılardan uzak, tamamen bağımsız bir alanda olmak istenir, ideal olan budur. Fakat sanatsal bir ürünü prodüksiyona dönüştürürken elbette beğenilmek, dinleyenlere ulaşılmak arzusunda oluruz. Ancak cesur adımlar atabilmek için var olan korkularımıza da teslim olmamalıyız. İçinde samimiyet barındıran şeylerin mutlaka dokunacağı bir kalp vardır. Müzik hayatımıza güzellikler katması için var. Bunun içinde gözyaşı da olacak, kahkaha da. Ancak bu şekilde yaşadığımızı hissedebiliriz çünkü. İnsanlığımızı unutmayalım diye müzik hep var olmalı.
‘RÜYALARA UYANMAK NİYETİNDEYİM’
Müziğini bağımsız bir firmanın daha iyi temsil edeceğini düşündüğüm için ilk ailen olan Ada Müzik’le anlaşmanın albüme olumlu yansıyacağına inanıyorum. Nasıl bir motivasyonla Ada’ya döndün?
Ada Müzik ve Bülent Forta’nın şarkı yazarlarına gösterdiği destek bana da büyük motivasyon sağlıyor. Sanatın ve sanatçıların her geçen gün daha da daralan bir çerçeveye sıkıştırılması; yaptığımız ve yapmak istediklerimizin kategorilendirilerek birbirinin benzeri işlere dönüştürülmesi çabası beni tekrar bağımsız bir plak şirketiyle yola devam etmem konusunda cesaretlendirdi. Bağımsız şirketler sektörel anlamda nefes almamıza ve ürettiklerimizi paylaşırken daha cesur adımlar atmamıza imkân sağlıyor.
Bugüne kadar hep insan hikâyeleri anlatırken bir de baktık ‘Günaydın Ülkem’ diye bir parça yazmışsın. Sanatla uğraşan ve günün sonunda evlat yetiştiren bir kadın olarak Türkiye’nin bugünü ve geleceğine yönelik nasıl hissediyorsun?
İnsan hayal ettikçe yaşar. Dünyada ve çevresinde gelişen olumlu olumsuz her şey umudumu da umutsuzluğumu da artırıyor. En temel insani olmazlarımız üzerine mücadele ederken sanatı bunun neresine konumlandıracağımızı bilemez hale geldiğimiz çok oluyor. Nasıl oluyorsa müzik yine bu noktada tek dayanağım, sığınağım oluyor. Her yeni gün yeni başlangıçlar ve mucizelerle dolu çünkü. Buna inanmak istiyorum. Rüyalara uyanmak, yaşadığımız her an için minnet duymak ve geleceğe dört elle sarılmak gayretindeyim.
Haber Sayfasına Ulaşmak İçin Tıklayınız.